polikistik-over-sendromu

Polikistik Over Sendromu Nedir?

    Polikistik Over Sendromu (PKOS), genç kadınlarda görülen hormonal ve metabolik bozukluklar ile ortaya çıkan kronik bir hastalıktır. Üreme çağındaki kadınların %5-%10’ unun da görülür. Hastalığın oluşmasında insülin direnci temel rol oynamaktadır. Tam nedeni bilinmese de genetik geçiş ve aile öyküsü önemlidir.

     Polikistik Over sendromunda yumurtalık içinde çok sayıda olgunlaşmamış yumurta bulunur ve yumurtlama çoğunlukla düzenli gerçekleşemez. Polikistik yumurtalık yapısında erkeklik hormonu olarak bilinen androjen üretiminde artış hormonal problemlerin sebebidir. Polikistik over sendromu obezite ile ilişkilidir İnsülin direncine neden olur. İnsülin direnci diabet riskini artırır.  Polikistik Over Sendromuna sahip zayıf kadınların %30 unda, kilolu kadınların ise %75’in de insülin direnci vardır. PKO sadece kısırlık ve üreme sorunlarına yol açmakla kalmaz diyabet gibi metabolik hastalıklar, kalp-damar hastalıkları ve rahim kanseri için risk oluşturmaktadır.

Polikistik Over Sendromunun tanısı tek bir bulguya dayanarak konulamayan, %100 iyileşmenin söz konusu olmadığı düzenli kontrol altında tutulması gereken bir hastalıktır. Tanıda ultrasonografi bulgularının, şikayetlerinin olması ve hormonların PKOS ile uyumlu olması ve bu 3 kriterden 2 sinin olması PKOS tanısı koydurur.

Belirtileri nelerdir;

  • Adetlerde gecikme ve gecikme
  • Yüzde, göğüste, karında, sırtta vücut orta hattında erkek tipi kıllanma
  • Akne (Sivilce)
  • Saç dökülmesi
  • Özellikle karın bölgesinde insülin direncine bağlı yağlanma ve obezite

PCOS da İnsülin Direncinin Önemi

Polikistik over insülin direnci sonucunda ortaya çıkan kanda yüksek insülin düzeyleri ile yumurtalıklarda erkeklik hormonu (androjenler) üretimini arttırmaktadır. Bu belirtiler adet düzensizliği, tüylenme ve sivilce gibi problemler ortaya çıkartmaktadır. Özellikle kilo alımı insülin direncinde ortaya çıkan belirtilerin şiddetini arttırmaktadır. PKOS olan kadınlarda ileri yaşlarda şeker hastalığı riski artmaktadır. Kanda yüksek bulunan insülin ancak ilaçlarla, diyet ve sporla düşürülmektedir.

İnsülin direncine yol açan en önemli faktör şişmanlıktır. Karın bölgesindeki yağların artması ve göbek çevresinin genişlemesi sonucunda insülin, kas, karaciğer ve yağ dokusunda etkisini yeterince gösteremez. İnsüline karşı bir direnç oluşur. Zayıf kişilerde de insülin direnci olabilir fakat oranı daha düşüktür.

 

Polikistik Over Sendromu Tedavisi

Sağlıklı Beslenme ve Spor;

En önemli tedavi sağlıklı beslenme, spor ve kilo kontrolüdür. İnsülin direnci olan hastalarda kilo kaybı polikistik over sendromunun semptomlarını hafifletir. Örneğin yüksek androjen değerleri olan hastalarda diyet ve egzersiz ile kan şekeri ve insülin seviyesinin kontrol altına alınması bu semptomlarda iyileşmeye neden olur. Spor ve sağlıklı beslenme ileride şeker hastası olma riskini de azaltır.

Adet Düzensizliği Tedavisi

Düzenli yumurtlayamama sonucu olan gecikmeli adet görmeye sıkça rastlanır. Yağ dokusunda normalden daha fazla östrojen üretilmesi sebebiyle yumurtlama bozukluğu yaşanır. Obez hastalarda %5 kilo kaybı yumurtlamanın başlaması için yeterlidir.35 yaşından küçük ve çocuk istemeyen hastalarda en sık tercih edilen ilaç doğum kontrol hapıdır.  İkinci sırada ise adetin 15. gününden sonra kullanılan progesteron ilaçları gelir. Her iki ilaçta adet döngüsünü düzene sokar.

Tüylenme Tedavisi

Polikistik Over Sendromu yaşayan hastalarda androjen (erkeklik) hormonu artar. Bu artışa bağlı olarak da erkek tipi tüylenme, erkek tipi kellik ortaya çıkar. PKO’da tüylenme üst dudak üzeri, çene kemiği üzeri, yanaklar, göğüs kafesi üzeri bölge ve göbek çevresi, kasık ile göbek arasında orta hat, bacakların iç yüzeyleri gibi bölgelerde daha fazla oluşur. Tüylenmeye engel olmak için doğum kontrol ilaçları kullanılabilir. Bu ilaçlar kanda ki erkeklik hormonu oranını düşürür. En az 6 ay tedavi süresi olması gereklidir. Çünkü kıl foliküllerinin yaşam süresi 6 aydır

Akne Tedavisi

20’li yaşlardan sonra başlayan, tekrarlayan ve tedaviye dirençli sivilcelerin çoğunlukla nedeni polikistik over sendromudur. Sivilce ile birlikte tüylenme artışı ve adet düzensizliği gibi şikayetler var ise PKO olma ihtimali daha da artmaktadır. Klasik dermatolojik tedaviler ile iyileşmeyen, dirençli sivilcelerin altında hormonal nedenler yatmaktadır.

Polikistik Overde artan erkeklik hormonları ciltte bulunan yağ bezlerinden salgılanan yağ miktarını arttırarak sivilce oluşumuna yol açar. Tedavide erkeklik hormonlarının hem etkinliğinin ve hem de miktarının düşürülmesi yoluyla yağ bezlerinden yağ üretiminin azaltılması hedeflenir. Bunun yanında dermatolojik yerel (lokal) tedaviler olarak, kurutucu ve soyucu etkili solusyonlar, jeller, kremler pudralar veya maskeler uygulanabilir. Hormonal nedene yönelik tedaviler sivilce tedavisinde daha kalıcı ve etkili olmaktadır.

İnsülin Direnci Tedavisi

İnsülin direncinin PKO oluşmasında anahtar rol oynadığının anlaşılması üzerine tedavi için insülin hassaslaştırıcı ilaçlar kullanılmaya başlanmıştır. İnsülin hassaslaştırıcılar Metformin, D-kiro-inozitol gibi maddelerdir. Bu grupta en çok kullanılan ilaç metformindir. Metformin aynı zamanda hipertansiyon ve obezite gibi bazı sağlık sorunlarının da düzelmesini sağlamaktadır. Metformin glikoz taşınmasını arttırarak yüksek insülin ve androjen seviyelerine sahip kişilerde kanda insülin ve androjen seviyelerini düşürmektedir.

Kısırlık Tedavisi

Polikistik Over Sendromunda yumurtlayamama infertilite nedenidir. Bu durum obez hastalarda daha belirgindir. Çocuk isteğinde öncelikle kilo vermek hem gebe kalmayı kolaylaştırır hem de gebelikte yaşanacak sıkıntıları azaltır

Tedavide yumurtlamayı sağlayan ilk basamak ilaçlar ağızdan alınan ilaçlardır. Kullanılmaya başlandığı ay yumurta gelişimini ve yumurtlamayı sağlar. Ancak her ay kullanılması gerekliliği vardır. Ağızdan alınan ilaçlara cevap alınmadığında hormon iğnelerine geçilir. Buradaki amaç yumurtanın büyümesi ve yumurtlamayı sağlamaktır. Bu tedaviye ovulasyon takibi denir.

PKO’lu hastalarında kısırlığın ana nedeni yumurtlama kusuru (anovulasyon) olduğundan, gebelik istenildiğinde yumurtlamayı sağlamak gerekmektedir. PKO’da yumurtalık uyarı tedavisinde (ovulasyon indüksiyonunda) amaç normal fizyolojiyi taklit ederek tek yumurta geliştirmektir. Bu amaçla yumurtalık uyarısı haplar (klomifen sitrat) veya haplar yetersiz kalırsa iğne tedavileri (FSH hormonu içeren iğneler) uygulanır. Polikistik overi olan infertil kadınlarda, kısırlığa yol açan başka neden yoksa ve eşinin sperm sayımı normal ise aşılama yapılmasına gerek yoktur. Ancak 3-6 siklus yumurtlama elde edilmesine rağmen gebelik elde edilememiş çiftler, nedeni açıklanamayan kısırlık gibi değerlendirilip tedaviye aşılama eklenebilir. Bu tedavilerle gebelik elde edilemeyen çiftlerde tüp bebek uygulamasına geçilir.

Aşılama (İntrauterin inseminasyon): Yumurtalık uyarıcı tedavi alan polikistik overli (PKO) kadında eğer rahim ağzında yeterli mukus oluşumu yoksa veya eşinde sperm azlığı saptanmışsa aşılama tedaviye eklenebilir. Eğer başarılı yumurtlama sağlanmasına rağmen gebelik elde edilemiyorsa, izah edilemeyen kısırlık gibi düşünülerek aşılama tedaviye eklenmelidir.

Tüp bebek (In vitro fertilizasyon IVF): PKO’da tüp bebek sonuçları yüz güldürücüdür. Tüp bebek tedavisi ile hamile kalma şansınızı %70 civarına kadar çıkarabilirsiniz.

PKO olmayan kadınlara göre siklus iptal oranları daha fazladır. Daha fazla yumurta toplanmakla beraber, döllenme, gebelik ve canlı doğum oranları aynıdır. Bu hastalarda çoğul gebeliği engellemek amacıyla seçici tek embriyo verilmelidir. Tüp bebek tedavisinde çeşitli yumurtalık uyarı protokolleri bulunmaktadır. Bu hastalarda en çok korkulan durum aşırı yumurtalık uyarımı sendromu (OHSS) dur. Bu yüzden genellikle antagonist protokol tercih edilir. Verilen gonadotropin yani hormon dozu düşük doz tercih edilmelidir.

bursa-dogal-dogum-uzmani

Doğal Doğum Nedir? Doğal Doğum Neden Çok Önemli?

Doğum, kadın hayatında yüzyıllardır kendiliğinden gerçekleşen fizyolojik bir olaydır. Doğal doğum ise, bu süreci mümkün olduğunca bozmadan eylemin kendi kendine başladığı, tıbbi gereklilik durumunda müdahalenin olduğu, bebeğin doğar doğmaz kordonu kesilmeden anne göğsü ile buluşarak ten tene temasın sağlandığı ve belli bir süre annenin göğsünde kaldığı doğum şeklidir. Bu yaklaşım için günümüzdeki uygulamalarda; doğal doğum, normal doğum, aktif doğum, içsel doğum, fizyolojik doğum, suda doğum, hipnozla doğum, gibi pek çok ifade kullanılmaktadır

Doğal doğumun en çok kabul edilen diğer tanımı da anne adayının içgüdülerinin rehberliğinde kendi doğumuna aktif olarak katıldığı ve gereksiz müdahalelerin olmadığı doğum eylemidir. Buna İçgüdüsel doğum da diyebiliriz. Yani kadının kendi içine döndüğü, düşünerek değil bilinçaltı seviyede gerçekleştirdiği doğum şeklidir. Bu sayede aktive olan hormonlar, anne ve bebeğini doğuma en sağlıklı biçimde hazırlamaktadır. Düşünerek ve sorgulayarak doğal doğum yapamayız. Gereksiz yere yapılan her müdahalenin doğumun işleyişi ve hormonların salınımı üzerine negatif etkisi vardır.

Doğal doğum yapılabilmesi için anne adayının gebe kaldığı dönemden itibaren doğuma hazırlanması gerekmektedir. Bunun için doğuma hazırlık eğitimleri, nefes, yoga-pilates çalışmalarına katılabilirler. Sonrasında ise gebenin eğitimlerde öğrendiklerini her gün kendi üstünde çalışarak bedenini ve zihnini doğuma hazırlanması önemlidir.

Tabi ki bunun yanında anne adayına sağlanan doğum ortamı da önemlidir. Anne adayına güven ve mahremiyetin olduğu ortamı sunmalıyız. Gebe kendi bedeni ve ruhuna güven ve saygı duymalıdır. . Doğumda anne adayına destek olacak sevdiği birinin (arkadaş/eş/doğum koçu) yanında olması önemlidir. Doğumda kadın istediği şekilde davranmalı ve hareket özgürlüğü sağlanmalıdır. Doğum, anne adayının işi olup, doktor ve ebe rehberlik yapmalı, tıbbi gereklilik durumunda müdahale etmelidirler.

Sonuç olarak doğum, yüzyıllardan beri kendiliğinden gerçekleşen bedenin doğal, normal ve sağlıklı bir fonksiyonudur.  Bu fizyolojik süreçte, gereğinde tıbbi müdahale yapılması önemlidir. Gebelik döneminde rol olan tüm hormonlar, anne ve bebeğini doğuma en sağlıklı biçimde hazırlamaktadır. Gebelik ve doğum eylemi bir hastalık değil, bedenin doğal, normal ve sağlıklı bir fonksiyonudur. Yeter ki biz bu doğal eylemin gerçekleşmesine izin verelim.

Op. Deniz Güleryüz Çakmak